Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’da egemen olduğu ama egemenliğin sözde kaldığı yıllar… Selanik doğusunda Ege Denizi’ne uzanan üç yarımadadan biri Aynoroz. Henüz 30 yaşında, evliliği daha bir yılını doldurmamış genç bir adam Ali Rıza… Aynoroz’da gümrük kâtibi olarak işe başladığında yıl 1871. Kendisi gibi genç ve heyecanlı bir iş arkadaşı var, Şemsi Efendi. Sohbetleri ülkelerinin içinde bulunduğu koşullar. Selanik’in dinler ve milletler karması yapısı içinde Avrupa’nın Aydınlanmacı düşüncelerinin kol gezdiği siyasal ve toplumsal ortamı. Bu ortamda eğitimin geleceği, Türklerin eğitim alanına yatırım yapmaktaki çekingenlikleri… Şemsi Efendi Selanik’te yeni açılan yabancı okulda Türkçe öğretmenliği de yapıyor. Sonra iki dostun yolları ayrılıyor. Ali Rıza Efendi kâtiplik görevine önce Papazköprüsü sonra Çayağzı’nda devam ediyor. Şemsi Efendi kendi adıyla anılacak okulu yaşama geçiriyor. Selanik’te Sabri Paşa Caddesi’ndeki Çarşamba Dergâhı adlı tekkenin karşısındaki küçücük tek katlı bina…
MUSTAFA’NIN OKULU…
Ali Rıza Efendi’nin gözünden sakındığı oğlunu bu okulda okutmak istemesinin nedenleri yıllar öncesinde Aynoroz’daki sohbetlere, Şemsi Efendi’nin çağdaş eğitim anlayışına ve biricik oğlunu çağdaş düşüncelerle yoğurmak isteyen baba yüreğine dayanıyor. Şemsi Efendi’nin okulu dönemindeki Müslüman okullarından çok farklı. Dershanelerinde öğretmen masası var. Sıralarda oturan Müslüman çocuklar ilk kez karatahta, tebeşir ve silgiyi tanıyor. Okuma yazmayı kendileri için hazırlanmış levhalarla öğreniyor. Ders aralarında jimnastik yapılması, pencerelerin açılarak sınıfların havalandırılması öğrencilerin evlerine de taşıyacağı deneyimler olmuş. Eğitim, gözlem ve inceleme gezileriyle okul dışına taşmış.
Mustafa gerek araç gereç, gerekse uygulanan pedagoji ve öğretim yöntemleriyle, çağdaş bir dünyaya Şemsi Efendi Okulu’nda adım atar. Yenilikçi, özgürlükçü ve dinde bağnazlığa karşı ilk düşüncelerini, okuma sevgisinin temelini bu okulda kazanır. Mustafa’nın Mustafa Kemal’e, Mustafa Kemal’in Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yürüyüşünde ilk adımdır Şemsi Efendi ve okulu…
İkinci adım Selanik Askeri Rüştiyesi’dir. Özellikle iki öğretmeni onun yaşamında öne çıkar. İlki, matematik öğretmeni Üsküplü Yüzbaşı Mustafa Sabri’dir. O Mustafa’yı yalnızca Mustafa Kemal yapmaz, Mustafa’nın liderlik özelliklerinin ortaya çıkarır. Gösterdiği saygı ile matematiği sevdirir ve Mustafa Kemal’in problem çözme yeteneğini geliştirmesinin öncüsü olur. Fransızca öğretmeni Yüzbaşı Nakiyüddin Bey ise ona yalnızca Fransızca ve yabancı dil sevgisini aşılamaz. Baskıcı rejime boyun eğmeme anlayışı onunla gelişir. Vatan sevgisinin, Türk kültürünün değerini kavramasının yolunu açar. Nakiyüddin Bey ile tanıdığı Namık Kemal’in şiirini İnönü Muharebeleri’nin en çetin günlerinde değiştirip “Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini. Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini” diyerek milletvekillerine seslenmesi o gün filizlenen vatan sevgisinin sonucudur. “Atatürk” olduğunda 1936-1937 kışında Dolmabahçe Sarayı’nda kendi el yazısıyla Türk çocuklarının Türkçe ile matematiği anlayıp sevmesi için geometri kitabını yazacaktır.
Sonra Manastır Askeri Lisesi’nde kitabet öğretmeni Mehmet Asım Efendi’yi tanır. Mustafa Kemal şiirden, edebiyattan keyif alan bir gençtir. Ömer Naci’nin de etkisiyle bu alanda fazla yoğunlaşınca Mehmet Asım devreye girer. Onun iyi bir asker olacağını görmüştür, liderlik yolunu çizer. Tarih öğretmeni Önyüzbaşı (kolağası) Mehmet Tevfik Bey de ufkunu açar. Fransız İhtilali’nin getirdiği milliyetçilik, laiklik anlayışını, Avrupa’daki düşünce akımlarını onunla kavrar Mustafa Kemal. Türk Tarih Tezi, Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, uluslararası tarih ve dil kurultayları edindiği deneyimin uygulamaya geçmesi gelecek kuşaklara aktarımı olacaktır.
Ardından Harp Okulu, Harp Akademisi yılları gelir. Fransızca öğretmeni Necip Asım, talim öğretmeni Rahmi Paşa, eski Osmanlı seferleri öğretmeni Ahmet Muhtar Paşa, Napolyon savaşlarını öğrendiği Refik Bey, yüksek matematik öğretmeni Macit Bey, tabiye öğretmeni Nuri Bey askeri konularda donanımlı olmasını sağlar. O bu donanımı Kütahya-Eskişehir Muharebeleri’nde orduyu Sakarya Nehri’nin doğusuna çekerek yok olmaktan kurtarırken Sakarya’da “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır” diyerek zaferi hazırlarken ve Büyük Taarruz öncesinde Yakup Şevki Paşa komutasındaki II. Ordu ile önce Yunanları yanıltıp ardından bu orduyu 9 gün boyunca emperyalistlerin ruhu bile duymadan asıl cepheye yürütmeyi başarırken uygulamaya koyar.
Atatürk’ü, Türk milletinin bugün bile önderi kılan niteliklerini işleyen çağdaş eğitim kurumları ve bu kurumlardaki nitelikli, vatan sevgisiyle görevini yapan öğretmenlerdir. Atatürk’ün milliyetçiliği, demokrasi ve özgürlük bilinci, laik devlet ve toplum anlayışı, sömürü düzenine ruhunda duyduğu isyan aldığı eğitimin ürünüdür.
Atatürk, çağdışı eğitim anlayışını benimseyen okulları ve öğretmenleri de deneyimlemiş geleceği kurarken onlardan çıkardığı dersleri de unutmamıştır. Örneğin Fatma Molla Kadın Mektebi’ndeki hüsnühat öğretmeni Çopur Hafız Emin ilk örneğidir. Mustafa yerde oturamaz. Dersi ayakta dinlemeye başlar. Hafız Emin oturmasını “emreder”. Mustafa, dizlerinin tutulduğunu söyleyerek oturmayı reddeder. Hoca ile öğrenci arasında süren atışmayı izleyen diğer öğrenciler de cesaret bulup ayağa kalkar. O gün yaşananlar Mustafa’nın ilk eylemi ve arkadaşlarını liderliğinde birleştirdiği ilk zaferi olur.
Kaymak Hafız’ı hepiniz duymuşsunuzdur. Mustafa’nın Askeri Rüştiye’den önce kısa süre devam ettiği Mülkiye Rüştiyesi’ndeki Arapça öğretmeni. Dayaklarıyla ünlüdür. Mustafa Kemal de “bütün vücudu kan içinde kalacak” dayağı ile tanışmıştır. Yıllar sonra anılarını anlatırken karşı karşıya kaldığı bu deneyimleri çağdışı olarak niteleyecektir. Bu nedenle Türk ordusu Eskişehir önlerinde imha tehdidi altındayken Eğitim Kongresi’ne katılmaktan, kadın-erkek ayırımı yapan eğitim bakanını uyarmaktan kendisini alamaz. Bu nedenle askeri zaferin ardından asıl savaşın “cehaletle savaş” olduğuna işaret edeir. Bu nedenle Türk milletini cehaletin pençesinden çekip çıkaracak devrimleri yapacak, başöğretmen olarak yeni Türk alfabesini öğretmek için karatahta başına geçer, Refet Angın gibi gençleri öğretmen olmaya özendirir, ziyaret ettiği okullarda öğretmeni oturtup dersi ayakta izleyerek öğretmenlere duyduğu saygıyı gösterir.
21. yüzyılda Türkiye Cumhuriyeti’nin dünyada varlığını duyurması Atatürk’ün yol göstericiliğiyle benimsenecek eğitim anlayışı, bu anlayışla yetişen öğretmenler ve onların yetiştireceği aklı ve bilimi rehber edinen gençlerle olacaktır. Atatürk milliyetçiliğinin gereği de budur.
Kaynak: Ali Güler, Askeri Öğrenci Mustafa Kemal’in Notları
Zekeriya Türkmen, Mustafa Kemal Paşa