Makedonya Kralı Büyük İskender’in kumandanlarından Antigonius Monophthalmos tarafından M.Ö. 316’da kurulan Bitinya, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Medeniyeti’nin izlerini hala taşıması nedeniyle dünyada eşine az rastlanan ve bütünüyle açık hava müzesi olan Bursa’nın İznik ilçesindeki arkeolojik kazılar sürüyor. Yapımı 2 bin 300 yıl öncesine uzanan, tarih boyunca yaşanan kuşatmalar ve büyük depremlere rağmen bugüne ulaşan tarihi surlar, İznik Müzesi başkanlığında, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından restore ediliyor.
ROMA DÖNEMİNE AİT VİLLA BULUNDU
Bursa Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü tarafından tarihi surların Yenişehir Kapı bölümünde sürdürülen arkeolojik kazılar, kenti savunma amaçlı yapılan surların farklı amaçlar için de kullanıldığını gözler önüne serdi. İç ve dış surlar arasındaki alanın, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde mezarlık olarak kullanıldığını gösteren çok sayıda iskelet ortaya çıktı.
Kazı Başkanlığını yürüten Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şahin, “Biz burada anlama ve kurtarma amaçlı sondaj kazıları şeklinde kazılar yürütüyoruz. Mesela bir Roma villası olabilecek bir yapı kalıntısı bulduk. Milattan Sonra 2’nci yüzyıla ait kandiller ve benzeri buluntular var. Sur duvarı tam villanın üzerinden geçiyor. Bu da bize şunu gösteriyor. Demek ki bu sur duvarları yapılırken, bazı yapılardan fedakarlıkta bulunulmuş. Sonrasında da 5 veya 6’ncı yüzyıllarda Yenikapı’nın giriş çıkışını kontrol altına alan bir binanın, bu villanın üzerine inşa edildiğini görüyoruz” dedi.
MEZARLIK OLARAK KULLANILMIŞ
Sur duvarları arasında çok sayıda defin ile karşılaştıklarını söyleyen Prof. Dr. Şahin, “Özellikle kademeli olarak yapılan definlerin, bu alanda çok uzun yıllar süren bir defin geleneği olduğunu gösteriyor. Elde ettiğimiz bulgulara göre bunlar saldırılar esnasında ölen Bizanslı ya da şehit düşen İslam askerlerine ait değil. Düzenli bir defin olduğunu bize gösteriyor çünkü düzenli bir şekilde yapılan mezarlar ve bu mezarların içerisinde yapılan definleri görüyoruz.
Buluntular arasında çok ilginç bir grup var. O da şu; bir alanda biraz daha alt kotta Hristiyan kökenli insanlar, bunun hemen bir üst kotunda da defin geleneğinden anlaşıldığı kadarıyla bir Müslüman’a ait mezar yer alıyor. Demek ki hem Bizans döneminde hem de sonrasında Türklerin gelmiş olduğu dönemde, bu alanın yine mezar alanı olarak kullanıldığını görüyoruz” diye konuştu.
‘DEFNEDİLENLER HALKTAN İNSANLAR’
Mezar geleneklerine bakıldığında bu alanda defnedilenlerin, ‘orta direk’ diye tabir edilebilecek sıradan halk olduğunu belirten Şahin, definecilere de uyarıda bulunarak “Bu mezarlar, bizim ‘çatkı mezar’ dediğimiz iki tane içbükey kiremidin birleştirilerek oluşturulduğu mezarlar. Herhangi bir gayret, herhangi bir işçilik, herhangi bir maliyet yok bunlarda.
Yani sıradan definler. Burada bir mesaj da vereyim. Bu tür mezarlarda hiçbir şekilde define olmaz. Ne Hıristiyanlar, ne Müslümanlar, ölülerini defnederken yanlarına değerli eşya bırakmazlar. Onun için yani bu mezarları gördükleri zaman işte altınlar, şunlar, bunlar kimse hayal etmesin. Boşu boşuna mezarlarda yatanları rahatsız etmesinler” ifadelerini kullandı.