Ceyda Ulukaya – Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet, dünya çapında en yaygın insan hakları ihlallerinden biri. Dünyada her 3 kadından 1’i, Türkiye’de her 10 kadından 4’ü hayatı boyunca en az bir kez yakın partneri tarafından fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Kadına yönelik şiddetle daha etkili şekilde mücadele edebilmek için ise kapsayıcı politikalar ve koruyucu yasal mekanizmalar kadar, erkeklerin de bu mücadeleye dahil olmasına ihtiyaç var. Peki nasıl?
class=’medyanet-inline-adv’>
Farklı disiplinlerden araştırmacıların bir araya gelerek kurduğu Eleştirel Erkeklik Çalışmaları İnisiyatifi (EEİİ) 2013 yılından bu yana erkeklerin bu mücadeleye katılımını artırmak için çalışıyor. Üç yıldır şiddetsiz erkeklik odağıyla yürüttükleri projelerle, erkeklik ve şiddet arasındaki ilişkiye ışık tutuyor, erkeklerin daha eşitlikçi bir erkeklik anlayışını öğrenme ve dönüşme sürecine rehberlik eden yayınlar hazırlıyorlar. EEİİ gönüllülerinden Dr. Yeşim Sünbüloğlu ve Doç. Dr. Selin Akyüz şiddetsiz erkekliğe giden yolları anlatıyor.
Dr. Yeşim Sünbüloğlu (Kadir Has Üniversitesi)
Ataerkil toplumsal kodlar şiddet eğilimini besliyor
?Şiddet ve erkeklik arasında nasıl bir ilişki var?
Öncelikle, şiddetin nedenlerinin hâkim cinsiyet normlarıyla ilişkili olduğunu, dolayısıyla kaynağının toplumsal ve kültürel kabuller olduğunun altını çizmek lazım. Yani şiddetin nedenlerini açıklamaya çalışırken bakmamız gereken yer biyolojik özellikler, örneğin, testosteron hormonu veya fiziksel gücün fazla olması değil. Oğlan çocuğunun çok küçük yaşlardan itibaren şiddetle ve şiddet araçlarıyla ne kadar sık bir araya geldiklerini düşünelim. Oyuncak silahların yaygınlığı, oğlanların aralarında kavga etmelerinin normal karşılanması hatta onları güçlendireceği düşüncesiyle bunun teşviki, askerliğin ve savaşın “erkekliğin ispatı” olarak görülmesi gibi çok sayıda vesileyle erkekler hayatları boyunca şiddetle yan yana geliyorlar. Erkeklerin şiddet kullanımı bu derece normalleştirilmişken ve adeta toplumsal beklenti halindeyken, şiddet faillerini canavar veya psikopat gibi tanımlamak veya şiddeti biyolojik özelliklerle açıklamaya çalışmak meselenin özünü, yani yapısal boyutunu gözden kaçırmaktan başka işe yaramıyor. Aslında şiddet kullanma ehliyetinin neden ve nasıl erkeklere verilmiş olduğunu tartışmamız lazım bunun yerine.
class=’medyanet-inline-adv’>
Kendisini üstün görüyor
?Kadına yönelik şiddet faillerinin yaygın olarak partner, eski partner ve aile üyeleri olduğu biliniyor. Bu bize toplumdaki erkeklik anlayışı ve şiddet eğilimi hakkında ne söylüyor?
class=’medyanet-inline-adv’>
Şiddet bir kontrol ve hizaya getirme aracıdır. Şiddeti bu tanımdan yola çıkarak açıkladığımızda, şiddet failinin kontrol eden ve sınırları belirleyen konumda olduğunu, şiddete maruz bırakılanın da kendisine “had bildirilen” olduğunu görürüz. Buna bir de aile reisinin erkek olarak kabul edilmesinin toplumun önemli kısmında hala geçerli olduğu bilgisini ekleyelim. Bildiğiniz gibi, 2002 yılındaki Medeni Kanun değişikliğine kadar Türkiye’de aile reisi kanunen erkekti. Geçen aylarda raporu yayınlanan Havle Kadın Derneği’nin yaptırdığı “Türkiye’de Aile: Hayaller ve Gerçekler” araştırmasında da kadınların aile içinde çok net şekilde eşitlik talepleri olduğunu ama bunun yanında erkeklerin üstün veya ayrıcalıklı konumlarını da bir dereceye kadar kabul ettiklerini görüyoruz. Kadınların bu üstünlük ilişkisine itiraz ettikleri noktada şiddete maruz bırakılmaları bu nedenle tesadüfi değil. Ayrılmak isteyen kadına şiddet uygulayan erkek, kadına ilişkide kararları kendisinin verdiğini ve sınırları da kendisinin çizdiğini söylemiş oluyor. Şiddetin kadınların yanı sıra çocuklara, hayvanlara ve güçsüz kabul edilen erkeklere yönelmesinin nedeni tam da bu hâkim erkekliğin had bildirme hakkını kendisinde görmesi.
class=’medyanet-inline-adv’>
Erkeklerin eğitilmesi önemli
?Şiddetsiz bir erkeklik inşa etmek mümkün mü? Bunun yolları neler?
Elbette mümkün. 2020 yılında “Şiddetsiz Erkeklik” başlıklı proje serisine başlarken yola çıkış noktamız erkekliğin eşitlikçi dönüşümünün mümkün olduğu gerçeğiydi. Türkiye’de ve diğer pek çok ülkede uluslararası kuruluşlar, kadın örgütleri ve pro-feminist erkek örgütleri tarafından yürütülen çalışmalar sayesinde çok sayıda erkek katılımcının eşitliksiz cinsiyet normlarını sorgulamaya başladıkları ve şiddetsiz ilişkiler kurma yönünde irade gösterdiklerini görüyoruz. Burada kritik olan noktalardan biri, şiddeti yalnızca fiziksel şiddet olarak düşünmemek ve psikolojik şiddet, ekonomik şiddet gibi farklı şiddet türleri de olduğunu bilmek. Dolayısıyla eşitlikçi, şiddetsiz ilişkiler kurma yönünde çaba göstermek isteyen erkeklerin hangi davranışların şiddet olarak tanımlandığı konusunda bilgi ve farkındalıklarını artırmaları gerekiyor.
class=’medyanet-inline-adv’>
Bunun yanı sıra “ben zaten şiddet uygulamam” veya “ben zaten cinsiyetçi değilim” gibi bir tutumdan ziyade kendi düşünce ve davranışlarına eleştirel bakma konusunda açık ve esnek olmaları gerekiyor. Cinsiyetlerinden kaynaklanan ayrıcalıkları üzerine dürüstçe muhasebe yapabilmeleri de gerekiyor. Bu konuda yayınlanan kaynaklardan yararlanarak farkındalıklarını geliştirmek ve şiddete karşı ortak tutum almak üzere çevrelerindeki erkekleri teşvik etmek de önemli bir adım.
Doç. Dr. Selin Akyüz (Ted Üniversitesi)
‘Eşitlik mücadelesi’ne erkek de dahil edilmeli
?Erkekler cinsiyet temelli şiddetle mücadeleye katılımda yeterince gönüllü mü? Bu konuda ne tür engeller var?
SA: Bu konu maalesef hâlâ oldukça tartışmalı. Cinsiyet eşitliğinin sağlanması adına erkeklerin de yapması gereken ve de yapabileceği birçok şey var aslında. Malum yol uzun, mücadele engebeli ve böyle olduğu için de ne kadar çok paydaş ve müttefik bir arada olabilirse kazanımların o denli fazla olacağı ve daha kapsamlı olacağını düşünüyoruz. Özellikle sahada bir araya geldiğimiz farklı erkeklerden dinlediklerimiz de teyit ediyor ki, ne kadar eşitlikçi olsalar da cinsiyet eşitliği için verilen mücadelede kendilerine yer olmadığını düşünen erkeklerin sayısı oldukça fazla.
Toplumsal engeller
Erkeklerin lehine olan, onları daha ayrıcalıklı kılan ataerkil sistemin içinde, ayrıcalıklarıyla yüzleşebilmiş, imtiyazlarından vazgeçmeye ve nihai olarak da eşitlik için mücadele etmeye hazır olan erkeklerin -ki bunu farklı erkeklerin sistemin eşit faydalanıcısı olmadığı kabulüyle söylüyoruz- önünde farklı seviyelerde engeller de var. Bunların ilki şüphesiz toplumsal engeller. Beklentiler ve ön kabuller birçok eşitlikçi erkeğin -kendisini pro-feminist olarak tanımlayanlar da var- içinde bulunduğu toplulukta ötekileştirilmesi ile sonuçlanabiliyor. Erkekler şimdiye kadar bu mücadelenin önemli bir parçası ol(a)madığı için de bu gibi dışlayıcı söylemler karşısında strateji geliştirme konusunda da tecrübesiz olabiliyor.
Dışlayıcı söylemler
“Feminist mi oldun şimdi?”, “Böyle olunca daha mı kolay sevgilin olacak?” gibi söylemler karşısında aslında gizli bir ajandaları olmadığını belirtmek zorunda kalabiliyor ya da en baştan çekinip dahil olmuyorlar. Benzer bir direniş ve şüphe, bu erkeklerin parçası olmak istediği feminist örgütlerden ya da hak savunuculuğu yapan kuruluşlardan da gelebiliyor. Bu örgütler projelerine erkekleri dahil etmekte çekiniyor ve hatta onlara karşı “dikkatli olmak gerektiğini” belirtiyorlar. Tabii ki bu şüphe bazen doğru çıkabilir ancak mücadelenin bütününe bakıldığında eşitliğin sağlanmasında erkeklerden azade, onları dışlayarak konuşmanın, hareket etmenin de güçlükleri ortada.
Erkekleri sadece şiddetin faili olarak görmek de ayrı bir dışlayıcı pratik ve sonuçları bütüncül resme bakıldığında son derece ağır. Bu bir süreç ve erkeklerin de dahiliyetini ve dönüşümünü kolektif bir hareketle sürdürmeliyiz. Bu sebeple de erkeklerin de bu motivasyonla daha sık bir araya gelmeleri, deneyimlerini konuşmaları ve eşitsizliğe karşı mücadelenin yolunu bulmaları önemli. Hali hazırda olan alanlara giremiyorlarsa da kendileri yeni alanlar açmaya odaklanmalılar. Suskunluklara son vermek ve harekete geçmek ve bunu devam ettirebilmek en önemlisi.
Kitaplar ücretsiz erişime açık
İsveç İstanbul Başkonsolosluğu’nun maddi desteği ve Özyeğin Üniversitesi ile Eleştirel Erkeklik İnisiyatifi (EEİİ)ortaklığında yürütülen “Şiddetsiz Erkeklik Atölyeleri El Kitabı” projesi kapsamında yayımlanan el kitabı, alanda çalışan sivil toplum kuruluşlarına bir kaynak sunuyor. Kitapta, erkeklik ve şiddet ile ilgili temel kavramlar ile 16 örnek uygulamayı açıklayan detaylı atölyeler rehberinin yanı sıra dünyadan iyi örneklere de yer veriliyor.
EEİİ’nin Kadir Has Üniversitesi ile ortak hazırladığı “Lise Çağındaki Genç Erkekler İçin e-Gen (Eşitlik Kuşağı) Modülü” başlıklı bir el kitabı daha var. Bu kitap ise ergenlik çağındaki genç erkekler ve genç kadınlarla erkeklik üzerine konuşma imkânı yaratacak bir materyal olarak özellikle rehberlik ve psikolojik danışmanlık birimi öğretmenlerine yönelik.
Her iki yayına da https://siddetsizerkeklik.com/el-kitabi/ adresinden ulaşmak mümkün.
Farkındalık hareketleri
Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesine erkeklerin aktif katılımı için çalışmalar yürüten Yanındayız Derneği, #HeForShe hareketi gibi dayanışma toplulukları bulunuyor. Farklı paydaşlarla yürüttükleri projelerle bu konuda farkındalık yaratıyor, kurumsal, yasal ve toplumsal dönüşüme katkıda bulunmaya çalışıyorlar.
EEİİ’nin çalışmaları
Eleştirel Erkeklik Çalışmaları İnisiyatifi (EEİİ) bugüne dek düzenlediği geniş katılımlı çalıştaylar ve sempozyumların yanı sıra hakemli bir akademik dergi yayımlıyor, ulusal ve uluslararası paydaşlarla ortak projeler yürüterek bu alanda daha çok kişiye ulaşmaya çalışıyor. EEİİ dışında, Eleştirel Erkeklik Datça İnisiyatifi, Eşitlikçi Erkekler Ağı gibi farklı oluşumlar da var.