Ayasofya Camii’nin beklenen büyük İstanbul depremi nedeniyle başlayan restorasyon çalışmaları sürüyor. Yaklaşık 1486 yaşında olan, zaman zaman kısmi restorasyona alınan Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi’nde dönemin en kapsamlı restorasyonuna, oluşturulan Bilim Kurulu himayesinde Eylül ayı itibariyle başlandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve İstanbul Valiliği’nin ortaklığıyla başlatılan restorasyon çalışmaları kapsamında İdari Kurul ve Bilim Kurulu da oluşturuldu. Etap etap yapılan ve titizlikle yürütülen çalışmalar hakkında bilim kurulu üyelerinden Yüksek Mimar İhsan Sarı, restorasyonla ilgili detayları paylaştı. Ayasofya Kebir Camii Şerifi’ndeki çalışmalar havadan da görüntülendi. Sarı, ibadete ve ziyarete açık şekilde yürütülen restorasyon çalışmalarında, bakanlığın izniyle galeri katının 15 Ocak’ta açılacağını söyledi.
ÇİMENTODAN UZAKLAŞTIRILACAK; HOROSAN SIVALARLA YÜZEY KAPLANACAK
İhsan Sarı, “Bu anıt eser restorasyona ihtiyaç duyuyor. Restorasyon için hem Kültür ve Turizm Bakanlığı hem Vakıflar Genel Müdürlüğü ve İstanbul Valiliği birlikte bir çalışma yaparak önce türbeler ve dış duvarların restorasyonuna başlandı. Bu restorasyon türbelerle birlikte muvakkithane ve sıbyan mektebi de restore ediliyor. Bunlar bitmek, toparlanmak üzere. İkinci bir restorasyon kısmı başladı. Anıt eserin kubbelerini kaplayan kurşun ve dış cephe sıvaları.
Anıt eserin bazı yüzeyleri geçmiş zamanda çimento esaslı sıvayla kaplanmış geldiğimiz bu zamanda çimento esaslı sıvanın bu gibi kültür varlıklarına çok ziyan vereceğini biliyoruz. Bu bilimsel olarak da ispatlanmış durumda. Bunun için öncelikle anıt eserdeki bütün çimento esaslı sıvaları dış cepheden uzaklaştırmaya başlayacak, bununla ilgili çalışmalar yapılıyor. Anıt eserin öncelikle ihtiyacı varsa kurşunları değiştirilecek ve cephedeki çimento esaslı sıvalar kaldırılarak orijinal horosan esaslı, kireç esaslı horasan dediğimiz sıvalarla yüzey kaplanacak” dedi.
DEPREM AYASOFYA’YA 17 KİLOMETRE MESAFEDE; VAR GÜCÜMÜZLE ÇALIŞIYORUZ
Ayasofya’nın uzunca bir zamandır gözlenmekte olduğunu söyleyen Sarı, “Bugün biliyoruz ki yaklaşan İstanbul depremi Ayasofya’ya 17 kilometre mesafede fay uzaklığı. Bu çok uzak bir mesafe değil. Bilim kurulu olarak da idare olarak da öncelikle anıt eserin depremden sağ salim çıkması için var gücümüzle çalışıyoruz. Bütün bu çalışmalar, müdahaleler öncelikle anıt eserin yaklaşan büyük İstanbul Depremi’ni karşılaması yönünde çalışmalar yapılıyor. Bunlarla ilgili yakın zamanda Ayasofya’nın II. Beyazıt minaresi denilen Topkapı Sarayı’nın Bab-ı Hümayun kapısının önündeki II. Beyazıt minaresi konsolidasyonuyla ilgili çalışmalar hemen başlıyor. Gerekli hukuki işlemler bitti, dolayısıyla o minareden başlayacak. Peyderpey bütün minareler bir anlamda konsültasyon yapılarak minarelerin durumları yeniden değerlendirilecek. Bu anıt eser en son büyük İstanbul depremi 1894 depremini karşılamış, orada çok büyük bir darbe almadığını biliyoruz. Ümit ederim bu depremde de aynı durum olur ama 1486 yaşında olan bir anıt eser her hâlükârda yorgun bir yapı. Onun için bizim onu yer yer konsolide etmemiz lazım. Biz de bunu yapmak için var gücümüzle uğraşıyoruz” diye konuştu.
MİNARE ÇELİK BİR YAPIYLA KONSOLİDE EDİLECEK
Sarı, “Minarenin 1969 yılında zaten içindeki basamaklar söküldü, elimizde kayıtlar var. Yaklaşık 93 basamağın sökülüp yeniden yapıldığı var. Onla ilgili bir değerlendirme yapacağız. Modelleme yapılıyor minarelerle ilgili. Eğer bir sıkıntı görülürse o minareye gerekli müdahaleler yapılıyor. II. Beyazıt minaresi konsolidasyon amaçlı bakım süresinde olası bir depremi karşılaması için öncelikli bütün etrafı çelik bir yapıyla konsolide edilecek. Ondan sonra minarenin içine girip rahatça bakımını yapacağız” dedi.
ÜÇÜNCÜ AŞAMADA ANIT ESERİN İÇİNE GİRİLECEK; RUTUBET VAR
Sarı, “Bu gibi restorasyonlarda önce anıt eserin dışını konsolide etmeniz, restore etmeniz lazım. İçinde istediğiniz kadar restorasyon yapın, çatısından su alan bir yere hiçbir şey yapamazsınız. Önce kubbelerin kurşun ve çimento esaslı sıvaları anıt eserden uzaklaştırarak dış cephesini konsolide edeceğiz, ondan sonra peyderpey zannediyorum üçüncü aşama olarak da anıt eserin içine girilecek. Anıt eserde rutubet var. Yoğun bir ziyaretçi akını var, bunu inkar etmemiz lazım. Yoğun bir ziyaretçi akımının sağladığı bir rutubetli ortam söz konusu oluyor çünkü insan nefesinin de ortama çok büyük bir rutubet bıraktığını biliyoruz. Bunlarla ilgili olarak da çalışmalar yapılıyor” ifadelerini kullandı.